İSTANBUL'DAN HABERİNİZ OLSUN. OKUYUN, KEŞFEDİN İSTANBUL'U YAŞAYIN...

Ekonomide nereye gidiyoruz?

yazar Ahmet Doğan

Hemen hepimizin aklında ‘Ekonomide nereye gidiyoruz?’ sorusu var… Yılın son aylarını yaşadığımız şu günlerde ‘’Türk lirası döviz karşısında değer kazanmaya devam ediyor’’ söylemlerini oldukça fazla duymaya başladık. 2017 yılının kasım ayında 3.80/3.90 bandın da olan Dolar’ın 5.20/5.50 arasında gidip geldiği şu günler de bile Türk lirasının geçtiğimiz yıla nazaran %40’lık bir değer kaybı yaşamış olduğunu rakamlardan rahat bir şekilde anlayabiliriz. Bu yüzden doların bu yıl görmüş olduğu tarihi zirve olan 7.10 TL seviyelerinden 5.20/5.50 fiyat aralığına yerleşmesinde kurulması gereken doğru cümlenin ‘’Türk lirası döviz karşısında kaybettiği değeri toparlamaya başladı’’ demek daha doğru ve yerinde bir söylem olacaktır.

ENFLASYONLA MÜCADELE

Yıl sonu enflasyon beklentilerini %25 in altına çekmek için yapılan ‘’Enflasyonla mücadele’’ kapsamındaki vergi indirimleri(Beyaz eşya,motorlu taşıtlar vs.) geçici süreliğine rahatlama sağlasa da enflasyonla mücadelede ast olan uzun zamanlı sürdürülebilirliliktir. Peki uzun zamanlı sürdürülebilirliliği olan ve enflasyonla mücadele de yapılması gerekenler nelerdir?Üretim olanaklarımızı maksimize etmemiz yapılması gereken öncelikli işlerin başında yer almaktadır. Devlet bu konuda dönem dönem yatırım teşviklerinde bulunuyor olsa da ,bu yatırım teşvikleri sadece belirli bir kesimi hedef aldığından uzun süreli etkiyi maalesef yaratamıyor. Bu sebepten toplumun geneline hitap edecek teşvikler yapılmalıdır. Örneğin;ithal ürünlerden alınan vergi oranları giderek azalırken ,üreticinin sırtındaki vergi yükü de günden güne artarak büyüyor.

ÜRETİCİNİN GELİRLERİ GİDERLERİ KARŞILAYAMIYOR

Üretici, gelirleri giderlerini karşılayamaz duruma geldiğinde ise maalesef kepenk kapatmaktan başka bir yol bulamıyor. Bu anlamda ticaret anlaşmalarının yerli para üzerinden yapılmasının yanında, yurt dışı mal alımlarına da belirli bir kota getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin üretici bir firma kendi ülkesinden üretiminde kullanacağı ham madde yada yarı mamul var iken gidip bunu dışarıdan ithal etmesi tabiri caiz ise yerli üreticinin topuğuna sıkmak ile eşdeğerdir. Buna ilk olarak temel gıda ürünlerinden başlanarak,sanayi ürünlerine kadar geniş bir yelpazede dikkatle incelenmesi gerekir. Öncelikli ve tüketimin en fazla olduğu temel gıda da kooperatifçilik anlayışı, üreten toplumun olmazsa olmaz tabanını oluşturuyor. İşte bu bir yapısal reformdur. Bu kooperatifler merkezi olarak her il/ilçe/kasaba/köy’de konuşlandıkları takdirde ve de devletin üreticisine vermiş olduğu taahhütler ile yerli üretimde ciddi artışlar gözlemleyebiliriz. Tarlada alıcı bulamayan ve hasadını çürümeye terk etmiş yerli üreticileri kazanmakta daha fazla geç kalınmamalıdır. Üreticinin baş tacı edildiği  her ekonomide enflasyon yok olmaya mahkumdur. Tüketici tarafından yapılması gereken yapısal reformlar arasında öncelikli olarak asgari ücretliden alınan 259 TL gelir vergisinin kaldırılması gerektiğini düşünmekteyim.

ASGARİ ÜCRET

Ülkemizin çalışan kesimin %40’ı asgari ücret üzerinden maaşını almaktadır. Bu kesimin cebine fazladan girecek olan 259 TL’nin bile piyasaya ölçülebilir bir canlılık getireceğini düşünüyorum. Tabi devletin burada asgari ücretliden almadığı vergiyi kimden alacak sorusu akıllara gelebilir. Burada ise asıl bakış açısının vergi almak yerine,devletin kamu harcamalarından israf etmeyerek ve de tasarruf yoluna giderek düşük ücretliden almadığı vergi tutarından daha fazlasını devletin hazinesine ekleyerek katma değer yaratabilir. Kayıt dışı istihdamın önlenmesi için daha uygulanabilir  adımlar atılması, ekonominin dinamiklerine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Enflasyonla mücadele kapsamında atılacak her adım sadece günü kurtarmak maksadında olmayıp,uzun vadeli kalıcı çözümler üretmek amacını gütmelidir. Gelişmiş ülke ekonomilerinin hangi ekonomik politikaları  kendilerine referans alıp izledikleri de yakından takip edilmelidir. Sahip olduğumuz yer altı ve yer üstü kaynaklarımızın en etkin şekilde kullanarak ülke ekonomisine maksimum faydayı sağlayabilmesi yine devlet politikalarının önde gelen araştırma konuları arasında yer almalıdır.

NESLİHAN AYDANER/ UZMAN EKONOMİST

HABERİSTANBUL

İlgili Haberler