FEST Travel, kuruluşunun 40. yılına özel olarak “40 Yıldan 41 Kare” başlıklı gezi fotoğrafları sergisini Beyoğlu’ndaki Karşı Sanat Çalışmaları’nda izleyiciyle buluşturuyor. Küratör Selim Seval’in yüzlerce gezi fotoğrafı arasından seçtiği 41 kare, FEST gezginlerinin 40 yıllık birikimini, dünyanın farklı coğrafyalarından anılarını ve kültür miraslarını yansıtıyor. FEST Travel’ın kültür turizmi tarihine ışık tutan bu seçki, 13–22 Kasım tarihleri arasında ziyaret edilebilir.

Bu özel serginin arka planında nasıl bir hazırlık süreci olduğunu merak ederek, FEST Genel Müdürü Zekeriya Şen ile söyleşi gerçekleştirdik.
Serginin ismini bize açıklayabilir misiniz? 40 yıldan 41 kare ismini niçin vermek istediniz?
Şöyle söyleyeyim: 40 yıllık firmayız, doğal olarak kırkıncı yılımızı doldurduk. Bu, Türkiye gibi bir ülkede turizm sektöründe oldukça zor bir başarı; çünkü baktığımızda her şey bir zaman kalıp sonra yok olup gidiyor. Bu sürdürülebilirliği sağlamak çok önemli, hele turizm sektöründe. Çünkü biz bir hayal satıyoruz, somut bir şey satmıyoruz. Bu sattığımız hayalin devamı olarak 40 yıl var olabilmek kendi içinde bir başarı. Dünyada da 40 yıllık firmaların sayısı çok fazla değil.
Peki 41 niye? Devamına atıfta bulunmak için tabii ki. Biraz daha kültürel, etnografik bakarsak “41 kere maşallah”ın da bir yansıması var. Ama asıl amacımız, “41’e adım attık, bir sonraki seksene doğru yol alıyoruz” düşüncesi. Olabildiğince uzun ömürlü bir kurguyla bu isim verildi. Çünkü esas amacımız, dediğim gibi, bu mirası devam ettirebilmek. Her şey yapılabilir ama bunu belli bir felsefe içerisinde sürdürebilmek oldukça önemli. Biz de bunu sürdürmeye çalışıyoruz. Bir sonraki 40 yıllara diyelim; onun için 41’e adım attık.

FEST Travel’in 40. yılı için hazırlanan bu serginin en ayırt edici özelliği sizce nedir?
Gezginlerin öyküsü… Bu açılış gecesinde de söylediğim gibi, her fotoğrafın bir öyküsü var. Boşu boşuna yapmıyoruz; arkadaki bir öyküyü alıp, bir hikâyeyi alıp buna göre renklendiriyoruz, buna göre farklı kültürlerle entegre ederek zenginleştiriyoruz. Bu, saha içerisindeki gezginlerimiz tarafından onların vizörlerinden o an yakalanınca ölümsüzleşiyor. Bunun zenginliğini olabildiğince de tabii ki video da olabilirdi ama fotoğraf daha kalıcı olduğu ve 40 yıllık serüvenin içinde videonun çok fazla ön planda olmadığını varsayarsak, bir de o anı yakalayabilmek çok önemli. Burada gördüğünüz bütün görsel şölenin hepsinde bir öykü var, arkasında bir anlatım var. Yani şu an yapay zekâya verseniz canlandırdığında oradaki öyküyü de görebileceğiniz şekilde derin bir portre olarak yansıyor. Biz de bunu 40. yılımızı kutlarken yapmak istedik açıkçası.

40 yıllık arşivin içinden yüzlerce fotoğraf 41 tanesini seçmek nasıl bir süreçti?
Açıkçası biz burada, çok sevdiğimiz gezginimiz ve aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan Selim Seval’e bu görevi verdik. Kendisi sayısız kez gezilerimize katıldı; çok güzel fotoğraf kitapları var. Takvimimize de jüri olarak katkı sağladı; hatta bu yıl yapacağımız takvimde de yine jüri üyesi olarak yer aldı. Kendisine böyle bir projemiz olduğunu söyledik ve geçmişten beri tüm arşivi önüne serdik. Yaklaşık 4-5 aylık bir süreçte bunu 41 fotoğrafa indirdi. Hem bizim felsefemizi hem de meselemizi çok iyi bildiği için doğru kareleri seçtiğine inanıyorum. Ama tabii ki, hep dediğim gibi, bu kadarla sınırlı değil; o kadar çok zenginlik var ki… Yine de bu çalışma çok güzel bir özet olmuş.

Sergide yer alan fotoğraflar, gezginlerin duygularını ve anılarını nasıl aktarıyor sizce?
Açıkçası her gezginin yaşadığı an farklı. Ben bu fotoğrafı gördüğümde, arka plandaki orkestra şefi olarak hissettiğim an çok farklı. Tabii ki bu kareyi o an yakalayan gezginlerin de o fotoğrafla örtüşme hikâyesi de bambaşka. Ben burada bir beyefendi mum yakarken, arkadaki ilahi sesleri duyarken ne hissediyorsam; o an belki bu fotoğrafı gezginimiz çekerken bambaşka bir ruh hâlinde olabilir. Ama buradaki önemli olan şey bu kültür, bu ortak kültür. Hepimiz gezmeyi seviyoruz, hepimiz deneyimlemeyi seviyoruz, hepimiz o an dahil olmaya amaçlıyoruz; çünkü eve geri döndüğünüzde o anlarla yaşamak istiyorsunuz. O anlar sizin ömrünüzü uzatıyor ve ruhunuzu besliyor. Yoksa, yani “gördüm, ettim” oluyor. Yani bizim her zaman dediğimiz şey, kendinizi biraz olgunlaştırın ve orada olanı görmeye çalışın. Sadece görmek değil, alt satırı algılamaya çalışın: “Bu niye böyle?” O algıyı yakaladığınızda, o anla örtüştüğünüzde ortaya muhteşem bir kimya çıkıyor zaten. Biz de gezginlerimizin bu anlarını yakalayarak bizimle ne kadar örtüştüğünü göstermek istedik açıkçası.

“Best- of – the- best” konsepti nasıl ortaya çıktı?
Şimdi “Best of the Best” kurgusu şöyle çıktı: Yine elimizde çok zengin bir takvimimiz var. Her yıl bu takvimi ücretsiz olarak yayınlıyoruz. Gezginlerimizin fotoğraflarını süzerek bir jürimiz var, jürimize yolluyoruz. Son zamanlarda sağolsun Selim Bey bize bu konuda çok yardımcı oluyor. Onun huzurunda biz bu fotoğrafları verdiğimizde, o fotoğrafçı gözüyle en idealini seçiyor. Bunu yaklaşık 15-16 yıldır yapıyoruz. “Best of the Best” ise 2026’da şunu dedik: Bu fotoğraf süzmesi içerisinde, bütün bu takvimlere başvurmuş olan gezginlerimizin fotoğrafları yayınlanmış olan gezginlerimizin en iyisini seçerek 2026’ya, 41. yılımıza girelim istedik. O yüzden de aylara göre 12 fotoğraf, ana kapak ve arka kapakta olmak üzere toplam 14 fotoğraf daha seçildi ve onlar da şu an baskıda. Ondan dolayı da “Best of the Best” dedik. Bu tabii ki 40 yıllık bir süreç ama dijitalleşmeyle beraber son 16 yıldan gelen fotoğrafların, başvurulan fotoğrafların, yayınlanan fotoğrafların içerisinden seçilmiş fotoğrafların en iyisinin en iyisi diyelim. 2026’da böyle bir atıfta bulunuyor olacağız. Yine gezginlerimize, yine onların öykülerine ve tabii ki bizim takvimimize başvuran, fotoğrafları yayınlanan bütün gezginlerimize bir teşekkür niyetiyle.

FEST Travel’ın 40 yıllık yolculuğunu samimiyetle paylaşan FEST Travel Genel Müdürü Zekeriya Şen’e teşekkür ederim.

