Bir önceki röportajımızda, pandemi döneminde spor branşlarının nasıl etkilendiğini anlatabilmek adına basketbol branşından bir koç ile görüşmüş ve basketboldaki durumu değerlendirmiştik. Şimdi de Türk futbolundaki durumu değerlendirebilmek adına teknik direktör Numan Uludere ile yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Numan Uludere, 1965 doğumlu 12 yıldır birçok profesyonel kulüpte çalışmış bir futbol emekçisi.
-Şu anda futboldaki amatör kulüplerin durumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Amatörlük aslında zevk için yapılan ve para karşılığı yapılmayan bir spor dalıdır. Türkiye’deki düzen profesyonel liglerde takım bulamayan oyuncuların hayatlarını devam ettirebilmeleri için alt lig dediğimiz amatör takımlarda oynamalarıdır. Sporcu arkadaşlarımızın amatöre dönmeleri ile maddi durumları iyi olan kulüpler, iyi oyuncuları alarak yüksek transfer ücretleri ödemeye başladılar. Bu sefer amatörlük kendi bünyesi içerisinde, hayat nasıl zenginler, fakirler ve orta derecede yaşayanlar diye ayrılmışsa; paralı takımlar, az paralı takımlar diye ayrıldılar. Paralı takımlar iyi oyuncular alarak şampiyonluğa oynayan takım iken, bütçesi daha dar olan takımlar ise orta sıralarda kalmaya ve küme düşmemeye oynadılar. Düşük bütçeli takımlar, birkaç kişinin desteği ile futbolu seven belli bir bütçesi ve geliri olan kişilerin çabalarıyla ayakta durmaya çalışırlar.
Birde şöyle bir durum var; amatörlere yaş sınırı getirildi. Sınırlı oyuncu yaş kontenjan sıralaması yapıldı. Fatih Terim Milli Takım Genel Koordinatörü olduğu dönemde bir kanun çıkartarak 3.Lig ve amatör liglerde oynayan, ailesini geçindirecek kadar para kazanan futbolculara yaş kotası koydu. Bu uygulamadan sonra 26 yaş sınırındaki oyunculardan iyi olanlar oynamaya devam ederken diğer oyuncular taksicilik, kasaplık servis şoförlüğü yapar duruma geldi. Galatasaray altyapısına bu kadar önem vermiş ve gelişmesi için çaba gösteren bir isim bu hamleyi neden yaptı? Buradaki olay şu; biri bir şey söylüyor herkes onun peşinden gidiyor. Amatörlük altyapılardan, yukarıdaki liglere oynaması için oyuncu çıkartma olayı değildir. Amatörlük, profesyonellikle altyapı arasında kalmış, zevk için yapılan bir şeydir.
-Altyapıdan yetişen çocukların gerekli desteği aldığını düşünüyor musunuz? Özellikle son 1 yılda içinde bulunduğumuz pandemi döneminde?
Türkiye’deki esas sıkıntı altyapılarda başlar. Avrupa’da altı yaşında başlanan bir spora çocuklar Türkiye’de sekiz on yaşında başlıyor. Benim çok yakın bir antrenör arkadaşım var. Belçika ve Fransa ekolünü yakından takip eti. Fransa ve Belçika’ya giderek oradaki eğitim sistemini inceledi. Bu ülkelerde altı yaşındaki çocuk sabah alınıp okuluna götürülüyor öğleden sonra dinlendiriliyor, antrenmanı yaptırılıyor, iyi besleniyor ve sonra evine bırakılıyor. Hocamız oradaki eğitmen hocalara bir soru sorar “peki böyle bir sistem içinde yaşayan bir çocuk sekiz on yaşına geldiğinde futbolcu olamaması durumunda ne oluyor” diye? İlerleme kat edemeyen oyuncular için konuştukları zaman aldıkları cevap: çok iyi Fransız bireyi oluyorlar. Çok iyi bir Fransız kasabı oluyor, çok iyi bir Fransız muhasebecisi vs. oluyorlar. Bu sefer ne oluyor? Bu sistem ile çocuk topluma kazandırılıyor.
-Pandemi nedeniyle BAL Ligi’nin oynanmaması sizce doğru mu? 3.Lig ve üstündeki ligler devam ediyorken?
Bal liglerin oynanmamasının sebebini “covid19 virüsünden dolayı yeteri kadar önlem alınamaması” diye açıklıyorlar ama çok enteresan covidden dolayı önlem alınamayan, açık havada oynanan tek bir spor var “amatör futbol”. Esas sakıncalı olan kapalı salonlarda yapılan sporlara izin var. Bunlar zengin sporu dediğimiz; basketbol, voleybol, salon futbolu gibi branşlar. Spor, tükürük, salya ve terle oynanan bir oyundur. Şimdi voleybol oynayan çocuk topu atarken eline tükürüyor ayakkabısının altına sürüyor veya basıyor. Top oraya çarpıyor, eline geliyor sen de yüzüne sürüyorsun aldın mikrobu. Aynı şekilde basket oynarken terini sağına soluna siliyor. Hangisi daha sakıncalı? Salon sporu mu, açık havada yapılan spor mu… Havasız bir salonda oynan mı yoksa temiz havada oksijenli bir ortamda oynanan bir spor dalımı? Bir senedir bu ülkede covidden dolayı amatör ligler oynanamıyor. Amatör liglerin oynanamamasından dolayı antrenör arkadaşlarımız, futbolcu arkadaşlarımız hepsi maddi olarak çok zor durumdalar. Yalnızca BAL Ligi değil altyapılar da zor durumda. Türk futbolunun temeli hangisidir? BAL Ligi mi altyapılar mı? Tabi ki altyapılardır. Oynanabilmesi için statların temiz ve sıhhi olması gereklidir. Aynı statlarda 3. Ligler oynanabiliyor. Bu sene çıkan takımlar geçen sene bu statlarda BAL Ligi’nde oynadılar. Antalya’da gidildi Play-off yapıldı ve yapılan maçlar sonucu 3.Lig’e çıkıldı. Kura çekerek takımlar da çıkartıldı. Demek ki statların temizliği yapıldığı zaman BAL Ligleri çok rahat bir şekilde oynanabilir. Mesela belediyelere bağlı kulüpler de var. Bunlar zaten maddi olarak inanılmaz destekleniyorlar. Statları inanılmaz bir bakım içerisinde veya sentetik ve çim sahaları var. Belediye çalışanları temizliklerini ve bakımlarını yapıyor. BAL Ligi takımlarının çoğunluğu belediye destekli takımlar olmasına rağmen neden oynanamıyor bu lig? Devlet ve Futbol Federasyonu ortaklığıyla bu liglerin oynanmamasını istiyoruz. Mesela geçenlerde Cumhurbaşkanına bir toplantı çıkışında “Cumhurbaşkanım biz BAL Ligi’ni oynamak istiyoruz neden oynatmıyorsunuz biz ailemize ekmek götüremiyoruz” diye serzenişte bulunuyor oyuncu arkadaşlarımız. Cumhurbaşkanı da “ben oynanıyor biliyordum tamam yazın bunu gereken yapılsın” diyor Cumhurbaşkanı… Peki neden 2 seneye varan bir süre futbolumuz geri gitmiştir? Uzmanlarına bu işi yönetmeleri izin verilmediğinden tabi ki.
Yani şuna geliyoruz; BAL Ligi oynanabilir mi? Evet oynanabilir. Salon sporlarını oynatan, devletin spordan sorumlu bakanı, açık havadaki spor müsabakasını serbest bırakmalı. Hem beden olarak hem de maddi olarak esas önemli olan sporculardır. Bu işin içinde sadece futbolcular da yok. Antrenörü var masörü var malzemecisi var yani burada bir aile var. Bu ailenin ayakta durabilmesi için hayatlarına devam edebilmeleri için bu liglerin önlemler alınarak oynanması gerekmektedir. Oynatmadıkları için altyapılar duruyor. Durumu size örnekleyerek açıklayayım birde. Bir çocuk 8 yaşından 10 yaşına kadar 1 saat top ile oyunsal sistemde idman yapması gerekiyor. 10-12 yaş aralığındaki oyuncuların çıkıp tam sahada mevki alanlarını görsel ve pratik olarak görmesi gerekirken göremiyor. 12 yaşındaki çocuk artık müsabaka dönemine girmesi gerekirken, müsabaka yapacak, performansını sergileyebilecek alan bulamıyor. 14-16 yaş aralığındaki çocuk artık A takımı düzeyinde idmanlar yapması gerekirken yapamıyor. Maalesef gelişim şu anda Türkiye’de durmuş vaziyette.

-Çocuklar evde kamera karşısında idman yapıyorlarmış. Video yolu ile yapılan antrenmanları doğru buluyor musunuz?
Amatör hocalar birer tane lastik vererek kor ve kas çalışmaları yaptırıyorlar. Güçlendirmek için videodan görsel atarak çocuklara evlerinde antrenman(!) yaptırıyorlar. 8-10 yaşındaki çocuklar lastik yani kuvvet çalıştırılırsa bu çalışmaların şiddetini ve zaman aralığını ayarlayamazlarsa sakatlıklar olacaktır. Mesela deseler ki “arkadaşlar çıkın 45 dakika yürüyüş yapın” en büyük idmanı yaptırmış olurlar. Alın topu saydırın, duvara vurun, en iyi idmanı yaptırmış olurlar çünkü bunlar pasif ama etkili antrenmanlardır. Sakatlık riskini ortadan kaldırır.
-Amatör kulüplere gerekli destekler veriliyor mu eğer verilmiyorsa buradaki emeklere yazık değil mi?
Eğer amatör kulüpler futbolu seven belediyelerin bünyesinde ise destek veriliyor. Örneğin Bakırköy’de hiç destek verilmiyor ama Zeytinburnu’nda Amatör Kulüpler Birliği var. Birlik örgütlenmiş vaziyette, bünyesindeki kulüplere her yıl belli miktarda ücret ödüyor. Çocukların lisansını çıkartsın, antrenörlerin parasını ödesin diye. Belediyelerdeki bu süreçte şöyle işliyor; kararı meclisten geçiriyorlar. Meclis başkanı tasarıyı sunuyor, 25-30 tane kulübümüz var biz bu kulüplerimizin antrenörlerine bir ödenek çıkartmak istiyoruz diyor. Meclis onay verdiği zaman çıkartıyorlar. Belediyelerin bu durumu yüzünden takımlar arasında haksız yani eşit olmayan bir rekabete yol açılıyor çünkü her belediye konuya sıcak bakmayabiliyor.

-Sporun çocuklar/gençler üzerindeki etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?
Sürekli evde oturan bir çocukla spor branşlarından herhangi biriyle uğraşan bir çocuk arasında fark var elbette. Hem sosyal hem zihinsel olarak çocukların gelişimine katkısı var sporun. Spor ile uğraşan çocukların kendini ifade edebilmeleri daha kolay olur çünkü sporda “yarışmacılık” özelliği vardır. Rekabet kendini ifade edebilmeyi, kendini gösterebilmeyi sağlar. Eskiden beden eğitimi derslerinde koşu, jimnastik yapılırdı şimdi beden eğitimi dersleri boş geçiyor. Eskiden 4 saat beden eğitimi dersi 1 saat din dersi olurdu; şimdi din dersi sayısı beden eğitimi dersi sayısından çok daha fazla. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı kaldırmaya çalışan bir ülkede yaşıyoruz nasıl beden eğitimini yapabileceksin? Çocuklar iyi beslenir iyi bir program uygulanırsa, iyi antrene edilirse okullarında da çok daha başarılı olacaklardır. Ama şu anda sporcu çocukların sabah okuluna gitmiş öğlen ne yediği belli değil. Öğlen bir simit gazoz yiyip dörtte bu çocuk idmana gelmiş. 10-14 yaş aralığında ne yediğini içtiğini bilmeden bir çocuğa yükleme yaparsan bu çocuğun bütün dokusal özelliklerini kaybeder, bozarsın. Belediyeler takımları bünyesindeki çocuklara yemek çıkartabilir.

Her şey eğitimle alakalı. Ben bir antrenör olarak, çocuklarımın nasıl beslenmesi gerektiğini, nasıl dinlenmesi gerektiğini, hangi idmana hangi şekilde hazırlanması gerektiğini ve haftada bir gün de onları nasıl şımartabileceğimi bilmeliyim. Çocuklara da aynı bilinçle neyi neden yaptıklarını öğreterek bir sistem oturtmalıyım. 2006 doğumlu çocuğa idmandan önce ne yedin diye sorsam bana tak çıkartıp gösterebilir, neyin neden olduğunu da bilir. Bu sistemi hâlâ daha profesyonel takımlarda oturtamamış arkadaşlarımız var. Her şey eğitim ile alakalı. Eğitim çok önemli bu anlamda. Çocuk yaşta karbonhidratın, proteinin, yağın ne olduğunu bilmeli. Neyi ne zaman yapması gerektiğini, ne yemesi gerektiğini bilecek. Alkolün, tütünün ne kadar zararlı olduğunu bilecek. Yani Türkiye’de spor otokontrollü şekilde gelişecek ama çok zor. Hâlâ sadece hayal ediyoruz.
Rahmetli Gündüz Tekin Onay hocamız “Edirne’de benim çocuğum hangi idmanı yapıyorsa, Vandaki’de Ağrı’daki çocukta aynı idmanı yapacak” dedi. Vefatından sonra proje yarıda kaldı. Mesela 5 yıldır Tolunay Kafkaslı federasyonda. Ben daha Tolunay Kafkaslı’nın bir seminer verdiğini ya da başka bir şey yaptığını görmedim. Bizim ülkemizde çocuk gelişimini çok iyi bilen antrenör arkadaşlarımız var ama hepsi dışarıda. Her şeyin sistemli olması lazım yani. Kulüp başkanı, yönetici, antrenör, malzemeci… herkes bilgilendirmeli. Milli eğitim ile koordineli hareket edilmesi ve okullarda da bilgilendirmeler yapılması lazım.
TÜFAD (Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği) Nejat Öntaş’ın da amatör branşlar hakkında görüşlerini aldık:
Baktığınız zaman 3.ligler oynanabiliyor ama BAL Ligi kapalı ve antrenör arkadaşlarımız, emekçiler çok zor şartlarda geçinmeye çalışıyorlar. Bu dönemde kulüplerinden ayrılmak zorunda kalanlar oldu. Sadece bu işten geçimini sağlayan futbolcu kardeşlerimiz de zorda. Federasyonda bununla ilgili bir çare mutlaka düşünüyordur. Ama ben kendi şahsım adına çok yeterli görmüyorum. 3.Lig ve BAL Ligi arasında çok bir fark yok oynatılabilir yani. Zaten şu anda 2. Ve 3. Lig takımları BAL Ligi’nden oyuncu transfer ediyorlar. Futbolun durması, altyapılardaki çocukların kayıp yaşaması; Türk futbolu geri gidiyor. 1 sene antrenman yapmayan çocuk 3-4 sene geri gider.
TÜFAD olarak biz, pandemi başladıktan sonra antrenörlere Ramazan’dan önce marketler zinciri ile anlaşarak kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri çekler verdik. Bayramdan önce de Türkiye de hatırı sayılır bir giyim şirketi ile anlaşıp onların çeklerini ihtiyaç sahiplerine verdik. Belirlemeyi de üyelerimize mesaj atarak her şey gizli kalacak şekilde kimseyi -rencide etmeden- belirlemeleri yaptık. Şartımız sigortası olmayan, başka bir işte çalışmayan, emekli olmayan, ekonomik durumu sıkıntıda olan kişilerdi. 39 ilçeyi tek tek araç ile gezip, tek tek yüz yüze kapıları çaldık. Kimsenin birbirinden haberdar olmamasını sağladık. Sosyal medyada görüyorum bazı insanlar “TÜFAD ne yapar ne işe yarar?” diye soruyorlar. TÜFAD tarihinde ilk defa İstanbul’da böyle bir organizasyon yapmış ve bizim yönetim kurulu önderliğimizde yapmış burada herkesin katkısı var. Kimin ne kadar katkı verdiğinin bir önemi yok önemli olan yardımcı olabilmekti. Lakin bunu bir daha yapabilecek gücümüz yok. Gençlik Spor İl Müdürlüğü vasıtasıyla kulüplere 5’er bin TL para dağıtıldı. Kulüp başkanları bu paraları ne yaptılar onu da sorgulamak lazım… Şu anda çalışamayan antrenörlerine neden bu parayı dağıtmadılar? Çoğu dağıtmadı.
BAL Ligi için de şunu söyleyebilirim Ali Düşmez şu anda ligi oynatmak için çok uğraşıyor ama herkes ona yükleniyor. Onunda bağlı olduğu bir sistem var neticede.
Pandemide “basketbolu” konuştuğumuz bir önceki röportajımıza buradan ulaşabilirsiniz:



