İSTANBUL'DAN HABERİNİZ OLSUN. OKUYUN, KEŞFEDİN İSTANBUL'U YAŞAYIN...

Depremin Psikolojik Etkilerine Karşı Önleminizi Alın

yazar Samet Kaplan

Deprem bölgesinde çok sayıda kişi hem fiziksel hem de psikolojik travmalar yaşarken, bu dönemde çevremizdeki her bireyin psikolojisinin olumsuz etkilendiği gözlemleniyor. Pek çok insan son dönemlerde uyuyamadığından, sürekli deprem oluyor hissi yaşadığından, sevdiklerini kaybetme korkusunu içinden atamadığından söz ediyor ve bu durumla nasıl mücadele edeceğini bilemeyebiliyor. Bu durumda uzman yardımı alınması büyük önem taşıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi’nden Uzman Psikolog Arzu Beyribey, deprem psikolojisiyle ilgili bilgi verdi.

Deprem travma sonrası stres bozukluğuna neden oluyor

Deprem sonrasında kişilerin reaksiyonları yaşanan afetin şiddetine, bireylerin kişisel özelliklerine, travmanın biçimine, o sırada yalnız ya da biriyle birlikte olmalarına, ne kadar süre bu durumun baskısı altında kaldıklarına, geçmiş deneyimlerine, sosyal destek ihtimallerine göre çeşitlilik gösterebilmektedir.

Deprem sırasında kişi otomatik olarak hızlı şekilde durum değerlendirmesi yaparak, kendisini ve çevresindeki yakınlarını nasıl koruyabileceğini düşünmektedir. Stres karşısında oluşan –savaş ya da kaç- tepkilerinden birine karar vermeye çalışmaktadır. Beden savunmaya geçerek,  kalp atışı,  nabız, nefes alış hızı artmaktadır. Terleme ve bulantı yaşanabilmektedir. Deprem bitip, kişi güvenli alana çıkabildikten sonra ise bu semptomlar yavaş yavaş normale dönmektedir.

Bu toplumsal olay sonrasında, yalnız depremden birincil derecede etkilenmiş kişiler değil, tüm halk bu strese maruz kaldığı için travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkabilmektedir.

Kişi olayı zihninde tekrar yaşayabiliyor

TSSB yani Travma Sonrası Stres Bozukluğu, yaşanan çok zor bir olay karşısında kaygı, kontrol edilemeyen düşünceler, olayın zihin ve bedende tekrar etmesi ile oluşan bir ruhsal sıkıntıdır. Bu olay, taciz, savaş, doğal afet vb. durumlar olabilmektedir. Kişi olay sırasında deneyimlediği semptomları tekrar yaşamak, ortam ve kişilerden kaçınmak ve aşırı uyarılmak gibi belirtiler gösterebilmektedir.

Depremzedenin hayatının kurtulması kadar psikolojisi de çok önemli

Depremden sonra planlanan yardımlar, genellikle hayatların kurtarılması, fiziki yaralanmaların tedavisi, barınak teminiyle alt yapı hizmetlerinin programlanmasına yönelik olup,  ruhsal olarak etkilerini belirleme ve konu hakkında tedaviye başlama noktasında, daha karışık ve uzun vadeye yayılan bir süreç söz konusu olduğundan, destek çalışmalarına çoğu zaman geç başlanmaktadır.

Deprem sonrasında 3 zaman dilimi bulunmaktadır:

1. Şok: Bu ağır deneyim karşısında kişi, şok yaşayarak,  yaralarını, durumu çok anlamlandıramayarak,  yer/zaman/mekan algısı karışır. Bilinç kaybı yaşayabilir. Kişi duruma yabancılaşarak kendini korumaya çalışır. Bazı kişiler dona kalarak tepkisizleşirken, bazı kişiler panik tepkileri gösterebilmektedirler. 

2. Pasif Dönem: Kişi çevresinden gelen geri bildirime açık ancak pasif konumda olmaktadır. Çevresinden gelen destek çabalarına karşılık vermeye çalışsa da iş birliğine katılım gücü halen yetersizdir. Kişi adeta bir çocuğun bağımlı dönemine geri dönmüş gibidir.

3. Tekrar Adaptasyon: Bireyin kaygısı ve heyecanı artmış,  yaşadığı travmayı aklından defalarca tekrarlayan, ufak sesli ve hareketli uyaranlara bile fazla tepki verebilen tetik bir durumdadır.  Beyin, beden ve ruhsal olarak, eski hayatına dönüş ve sakinleşme için zamana ihtiyacı bulunmaktadır.

Normal hayata dönebilmek zaman alabilir

Depremin akabinde kişiler,

• İştahsızlık, uyku sorunları, kaygı problemleri, öfke, üzüntü, matem duygularını değişkenlik göstererek yaşayabilmektedirler.

• Psikosomatik belirtiler olarak,  baş, göğüs, mide ağrıları,  bulantı,  nefes darlığı gibi fiziksel tepkiler verebilmektedirler.

• Suçluluk duygusu ile günlük işlere ve çevreleriyle iletişime kendilerini kapatabilmektedirler.

• Ölüm,  hayatın anlamı gibi kavramlar üzerinde kendilerini daha çok sorgular hale gelebilmektedirler

Ancak kişilerin yaşadıkları durum hiç kolay değildir. Kaygı, keder, sevdiklerin kaybının acısı, güven içinde olmadıklarına dair akıllarına gelen düşüncelerle ve kayıplarla birlikte kendine yönelen suçlamalarla süregiden bir dizi ağır durumu deneyimlemek zorunda kalmaktadırlar. Felaketin şiddetine, ani ve beklenmedik oluşuna, ölüm ve tahribat oranına bağlı olarak, etkileri artabilecek olup, 1 yıldan 8 yıla kadar uzanan psikolojik etkileri ile, spesifik fobi,  anksiyete ve psikosomatik rahatsızlıklar kişiye eşlik edebilmektedir.

Doğal afetler arasında ülkemizde maalesef en çok görülen deprem, fiziksel tahribat ve ölüm dışında, hayatta kalanlar açısından önemli psikolojik sorunlara neden olabilen bir afettir. Deprem sonrasında ruhsal gerginlik ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) sorunları gözlemlenebilmektedir. Deprem mağdurlarının, anksiyete, korku ve TSSB belirtilerini azaltmada yararlı olduğu bilinen psikolojik tedavilerden destek alması önem arz etmektedir.

Başa çıkma stratejileri arasında; problem odaklı baş etmede, stresli durumu kontrol ederek değiştirmeye yönelik çabalar,  duygu odaklı baş etmede ise stresin neden olduğu, kişiyi huzursuz eden duyguları düzenlemeye yönelik çabalar oluşmaktadır.

Bu talihsiz ve güçlü deneyime kadar, kişiler daha önce sorgulamadıkları yaşama dair, hayatın anlamına dair konuları sorgular hale gelebilmektedirler. Doğal afetlere bağlı hayati tehdit içeren durumlarda, genel baş etme ölçeklerinin bütün stres durumlarına uyarlanamayabilir ve baş etme stratejilerinin kişiler arası durumlarda işlevselliğinin değişebilmektedir. Kişiye ve şartlarına bağlı hareket etmek önem kazanmaktadır.

İlgili Haberler