İSTANBUL'DAN HABERİNİZ OLSUN. OKUYUN, KEŞFEDİN İSTANBUL'U YAŞAYIN...

Türkiye Yaşlanıyor, Yaşlandıkça Yalnızlaşıyor

yazar Ahmet Ayvalıoğlu

Dünya’nın geri kalanında olduğu gibi Türkiye de yaşlılık ve yaşlılığın getirdiği toplumsal ve ekonomik sorunlarla yüz yüze. Peki giderek yaşlanan bir nüfus için her alanda çözüm üretebilecek gerekli alt yapıya sahip miyiz?

65 ve üzeri yaştaki bireyler hem Türkiye’de hem de dünyada ‘yaşlı nüfus’ olarak tanımlanmakta. Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde doğum oranlarının düşmesinin yanı sıra doğumda ve yaşlılıkta beklenen yaşam sürelerinin uzaması yaşlı nüfusun ve toplam nüfus içerindeki payının görece artmasına neden oluyor.

Ülkemizde yaşlı nüfus, 1935 yılında 628 041 bin iken 2019 yılında 7 milyon 550 bin 727 kişi oldu Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 1935 yılına göre 2,3 kat artarak 2019 yılında %9,1‘e yükseldi. Yapılan nüfus tahminleri de yaşlı nüfusun artış trendini devam ettireceğini öngörmekte. Yaşlı nüfusun 2021‘de yüzde 44,3‘ünü erkek nüfus, yüzde 55,7‘sini kadın nüfus oluşturdu. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2025‘te yüzde 11, 2030′da yüzde 12,9, 2040‘ta yüzde 16,3, 2060‘ta yüzde 22,6 ve 2080‘de yüzde 25,6 olacağı öngörülüyor.

100 YAŞIN ÜZERİNDE EN FAZLA YAŞLI İSTANBUL’DA:

Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hızla artış gösteriyor. 65 yaş ve üzeri nüfus, son 5 yılda yüzde 24 artarak 2021‘de 8 milyon 245 bin 124 kişiye yükseldi. 100 yaş ve üzerinde en fazla yaşlıya sahip ilk 3 il ise İstanbul, Şanlıurfa ve Mardin oldu. Bu üç il arasında 815 kişi ile İstanbul birinci sırada yer alıyor.

YAŞLI BAĞIMLILIK ORANI 14,3’E YÜKSELDİ:

Yaşlı sayısında görülen artış yaşlı bağımlılık oranı nedeniyle ortaya çıkan problemlerin de benzer yönde artış göstermesiyle sonuçlanıyor. Yaşlı bağımlılık oranı, 15-64 yaş grubundaki her yüz kişi için 65 ve üstü yaş grubundaki kişi sayısını ifade ediyor. Diğer bir deyişle yaşlı bağımlılık oranı çalışma çağındaki her yüz kişiye düşen yaşlı sayısıdır. Bu oran ülkemizde 2021 yılında %14,3‘e yükseldi. Ülkemizde bağımlı olan yaşlılar bakımevlerine yerleştirilmekte, evde özel bakım hizmeti almakta ya da aile içerisinden biri söz konusu bakım işini üstlenmekte.

EN ÇOK YAŞLI NÜFUS TARIMDA:

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre, yaşlı nüfus için işgücüne katılma oranı 2018 yılında %12,5 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkek nüfusun iş gücüne katılım oranı 2018 yılında %20,9 iken, yaşlı kadın nüfusun iş gücüne katılım oranı %5,9’tur. İstihdam edilen yaşlı nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde, 2018 yılında yaşlı nüfusun %65,5‘inin tarım, %27,3‘ünün hizmetler, %4,7‘sinin sanayi, %2,5‘inin ise inşaat sektöründe yer aldığı görülüyor

Yaşlı nüfusun artışı ile birlikte uzun süreli bakıma ihtiyaç duyacak bireylerin sayısı da artmakta. Uzun süreli bakıma ihtiyaç duyacak bireylerin dışında kalan yaşlılar ise günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirmek için evde destek hizmetlerine ihtiyaç duyuyor. Tüm bu durumlar ülkelerin bakım yükünü artırıyor ve bakım finansmanı için gerekli planlamaları yapmalarını gerektiriyor. 

Bakanlığa bağlı huzurevi sayısı, kapasitesi ve bakılan yaşlı sayısı 2002 yılından beri artış gösterdi. Ülkemizde huzurevi sayısı 2002 yılında 63 iken bu sayı 2020 yılında 153’e ulaştı. Paralel olarak huzurevlerinde bakılan yaşlı sayısı 2002 yılında 4.952 iken bu sayı 2,8 kat artarak 2020 yılında 13.970 oldu. Huzurevi kapasitesi ise 2002 yılında 6.477 iken bu sayı 2,4 kat artarak 2020 yılında 15.607’e yükseldi. Toplam bakılan yaşlı sayısının % 51’i bakanlığa bağlı huzurevlerinde bakım hizmeti almakta iken, yaklaşık % 39’u özel huzurevlerinde bakım hizmeti alıyor.

Gündüzlü hizmet veren kuruluşlarda verilen hizmetlerle hayatına dokunulan yaşlıların sayısının artırılması amaçlanmaktadır. Yaşlı bakım hizmetleri kapsamında harcanan ödenek miktarı 2012 yılında 253,9 milyon TL iken, 2019 yılında harcanan ödenek miktarı yaklaşık 3,5 kat artarak 904,1 milyon TL oldu.

Huzur evlerinin ve gündüzlü hizmet veren kuruluşların artılarının olmasını yanında eksileri de oldukça fazla. Ayrıca alınan hizmet zorunlu ihtiyaçları karşılamaktan da ileri gitmiyor ne yazık ki. Buna ek olarak huzurevlerinin tecrit yerleri olduğu da söylenebilir. Yaşlılar diğer yaşlardaki insanlardan izole edilerek yaşıtlarıyla yaşamak zorunda bırakılıyor. Dahası yaşlıların birikimleri bu kadar fazlayken söz konusu birikimlerini toplum lehinde kullanmak istemelerine rağmen bunu yapacak alanı ne yazık ki bulamıyorlar. Huzurevlerine yaptığımız ziyaretlerden ve kurduğumuz diyologlardan da anladığımız üzere yaşlılar kendilerini toplumun bir parçası olarak hissetmek istiyorlar. Ancak tecrit edildikleri yerlerde bu şekilde hissetmeleri pek de mümkün gözükmüyor.

YAŞLILARIN BAKIM HİZMETLERİNDEN SONRA EN BÜYÜK PROBLEMLERİ YALNIZLIK:

Verilere göre 7 milyon 550 bin 727 yaşlının 1 milyon 373 bin 521‘ini tek başına yaşıyor. Yani ülkemizde 2019 yılında toplam yaşlı nüfus içerisinde tek başına yaşayan yaşlıların oranı %18,2’e yükseldi Tek başına yaşayan yaşlıların %75,7‘sini kadınlar, %24,3‘ünü ise erkekler oluşturuyor. Bakım ihtiyaçları yerine getirilen yaşlıların en büyük problemlerinin yalnızlıktan yana olduğu görülüyor.

YAŞLILARIN MUTLULUK KAYNAĞI AİLELERİ:

Mutluluk, yaşlı nüfus için en önemli meseledir. Sağlık, sosyal çevre, maddi durum yaşam alanı mutluluğu etkileyen önemli faktörler arasında sıralanabilir. Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 65 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı %58,6’dır. Yaşlı bireylerin genel mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde ise 2019 yılında erkeklerin %56,9‘u, kadınların ise %59,9‘u kendini mutlu olarak ifade ettiği ortaya çıkmaktadır. Yaşlı bireylerin en önemli mutluluk kaynağının ise %71,4 ile aileleri, %13,7 ile çocukları, %4,9 ile torunları ve %4,7 ile eşleri olmuştur. Bu bilgiler değerlendirildiğinde yaşlı bireylerin mutlu olması için aileleriyle birlikte yaşamaları gerektiğini söyleyebiliriz. Ancak günümüzde sosyal alanda meydana gelen değişiklikler ile aile yapısı da değişmeye başladı. Buna göre geleneksel aile kurumu içinde yaşlının konum ve statüsü güvence altında, saygı duyulan ve ihtiyaçları giderilen bir kişi olarak görülürken, sanayileşmenin ve kentleşmenin sonucu olarak bu özellik ortadan kaybolmaya başladı. Böylece, yaşlı bireyler yeni aile modellerinde dışarıda kalmak suretiyle hem “sosyal destek ”ten mahrum duruma düşmüş oluyor hem de günden güne daha çok yalnızlaşıyorlar. 

CELAL AKGÜL
ÇÜNKÜ BİR TOPLUMUN KALİTESİ ANCAK YAŞLILARA VERDİĞİ DEĞERLE ÖLÇÜLEBİLİR: 

Yaşlı nüfusun diğer yaş gruplarından daha hızlı artması ile birlikte yeni aile kalıpları oluşuyor. Değerlerin ve ilişkilerin değişmesi karşısında yaşlıların artan ve çeşitlenen gereksinimleri; fiziksel ve sosyal sorunları da beraberinde getirmekte. Dolayısıyla bu süreç göz önünde bulundurularak, Türkiye’nin hızla yaşlılık politikaları üretmesi gerekiyor. Söz konusu politikalar dahilinde sadece yaşlıların geçim sıkıntısına ve zorunlu bakım hizmetlerine çözüm bulmanın yanı sıra onların yaşam kalitelerini artıracak ve daha mutlu bir yaşlılık geçirmelerini sağlayacak adımlar atılmalı. Çünkü bir toplumun kalitesi ancak yaşlılarına verdiği değerle ölçülebilir.

Cicero’ya yaşlılığında sormuşlar… — Üstad; yeniden gençliğe dönmek ister miydiniz? Verdiği yanıt:  Yarışı birinci bitiren bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki…  Cicero’nun da vurguladığı gibi yaşlılığın kıymetini anlamalı ve hepimizin bir gün yaşlanacağının farkına varmalıyız. Ancak bu şekilde yarınları aydınlık olan bir topluluğun adımlarını atabiliriz.

İlgili Haberler